steve jobs


  1. 24 Şubat 1955 de doğdu,. steve wozniak ile birlikte apple'in ortaklarından oldu, 1976 yılında kurdukları bu firma apple ii sayesinde bugünkü ev bilgisayarlarının gelişmesinde önemli yer aldı.

    amerikan vari öykülerden hiç haz etmesemde, apple ın kurucusu steve jobs un bu anlamlı hikayesi, bize para kazanmanın yollarını göstermekten çok daha öte anlamlı bir hayatdan bahsediyor.
    kulaklarından ipodu düşürmeden ortada dolaşan tüketici biz gençlik için,steve jobs un hayat tecrubesi ipod dan yada macintosh dan çok daha önemli sanirim.



    -- alıntı ---

    İlk hikaye noktaları birleştirmek hakkında.

    İlk 6 aydan sonra reed kolejini bıraktım. fakat tamamen ayrılmadan 18 ay kadar arasıra üniversiteye gittim. peki neden koleji bıraktım
    herşey ben doğmadan önce başladı. biyolojik annem genç,evlenmemiş bir kolej öğrencisiydi. ve buyüzden beni evlatlık vermeye karar verdi. benim mutlaka kolej mezunu bir aileye evletlık verilmemi istiyordu. avukat bir bay ve eşi tarafından evlatlık alınmam için herşey hazırlandı fakat son anda onlar kız çocuk istediklerine karar verdiler . bu sırada evlatlık edinme listesinde bir sonraki sırada bununan ebeveylerime gece yarısı telefon edilip elimizde bir erkek çocuk var onu ister misiniz dendi. onlarda kabul ettiler. biyolojik annem, annemin kolejden mazun olamadığını ve babamınsa liseyi bile bitiremediğini öğrendi. evlat edinme belgelerini imzalamayı reddetti. fakat birkaç ay sonra babamın ona birgün mutlaka koleje gideceğimin sözünü vermesiyle bu kararından vaz geçti.
    ve 17 yıl sonra koleje kayıt oldum. fakat bilgisizlikten neredeyse stanford kadar pahalı bir kolej seçmiştim. İşçi sınıfına mensup ailemin tüm birikimleri okul taksitlerine gidiyordu. altı ay geçtinkten sonra hiçbir şey kazanmadığımı anladım. hayatım boyunca ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu ve kolejin bunu bulmama nasıl yardım edeceğini de anlayamamıştım. Üstelik burada ailemin hayatları boyunca kazandıkları tüm birikimlerini harcıyordum.. bu yüzden okulu bırakmaya karar verdim. doğrusu herşey yolunda gitti..o zamanlar biraz korkutucuydu. fakat geriye batığımda bu verdiğim endoğru kararlardan biriydi. okulu bırakma aşamasında önce hoşuma gitmeyen mecburi derslere girmedim. ve bana ilginç gelen derslere girmeye başladım.
    herşey o kadarda hoş değildi. yurtta bir odam yoktu ve arkadaşlarımın odalarında yerde yatıyordum. yemek alabilmek için kola şişelerini toplayıp 5 sentlik depozito ücretlerini biriktiriyordum. ve her pazar here krishnada (bir restoran burası) doğu dürüst bir yemek için 7 kilometre yürüyordum. orayı çok seviyordum.
    başta hata yaptığım nokta ki daha sonra paha biçilmez bir tecrübe oldu merakı mı takip etmemek oldu. size bir örnek vereyim
    reed koleji o sıralar belki de ülkenin en iyi kaligrafi ( güzel yazı sanatı bizdeki hat gibi birşey ) derslerini veriyordu. kampüsün her yanında güzelce yazılmış posterler ve çizimler asılıydı. yaptığım hata zorunlu dersleri almadığı için bu derse girmemiş olmamdı. kaligrafi dersini alıp bu yazıların nasıl yapıldığını öğrenmeye kara verdim. (serif büyük harflerin üst noktalarının aynı ve küçük harflerin alt noktalarının aynı olduğu yazı tipleri ) serif ve serif yazı tiplerini öğrendim. harflerin ve kombinasyonlarının aralarında bırkılması gereken boşlukları öğrendim.-ki bunlar kaligrafiyi büyüleyici yapan şeylerdi. güzel,tarihi,artistik ve bilimin kopyalayamayacğı kadar zarifti. kaligrafiyi büyüleyici buluyordum.
    bunların hayatımın herhangi bir kısmında bana lazım olacağını hiç düşünmemiştim. fakat 10 yıl sonra ilk macintosh bilgisayarı tasarlarken bu tecrübelerimin hepsi işe yaradı. ve bunları ilk macintoshda kullandık. (tipografi : basılan yazı yada resmin kalitesi (sanatı)) tipografisi en iyi olan bilgisayardı. kolajde sadece o derse arada bir gitmeseydim mac hiçbir zaman birden fazla fontu ve güzelce yerleştirilmiş yazıtiplerine sahip olamayacaktı. ve daha sonra windows onu macden kopyaladı. bu o zamanlar hiçbir kişisel bilgisayarın sahip olmadığı birşeydi. eğer okulu bırakmasaydım ve sadece o kaligrafi derslerine arada bir girmeseydim.. kişisel bilgisayarlar belkide o bu kadar keliteli tipografiye sahip olamayacaklardı. tabiki kolajdeyken ileriye bakarak boylece noktaları birleştirmem mümkün değildi fakat 10 yıl sonra geriye baktığınızda herşey o kadar açık ki.
    tekrar söylüyorum ileriye bakarak noktaları birleştiremezsiniz. sadece geriye baktığınızda bunu anlayabilirsiniz. mutlaka bunların gelecekte size bir şekilde döneceğine inanmalısınız. mutlaka birşeylere inanmalısınız - midenize, kaderinize, hayatınıza, karma, artık neye inanırsanız. bu yaklaşım beni hiç yüzüstü bırakmadı. hayatımdaki tüm değişimleri ona borçluyum.

    ikinci hikayem sevmek ve kaybetmek hakkında

    Şanslıydım ne yapacağımı hayatımın erken zamanında bulmuştum. (steve wozniak) woz ve ben (20 yaşındayken) appleı ailemin garajında birlikte başlattık. Çok çalıştık ve 10 yıl içinde ,garajda iki kişilik bir ekipten 2 milyar dolar bütçeli ve 4000 çalışanı olan bir şirkete dönüştü. tam en iyi macintosh sürümünü 1 yıl önce piyasaya sunmuşken 30 yaşıma girmiştim. ve işten kovuldum.. peki nasıl olurda kendi kurduğunuz bir şirketten kuvaulabilirsiniz apple büyüdükçe bende birilikte şirketi yönetebileceğine inandığım ve yetenekli olduğunu düşündüğüm birini işe almıştım. İlk yıl o kadar çok şey yolunda gitmiştiki. fakat daha sonra geleceğe bakışımız konusunda ayrılıklar yaşamaya başladık ve şirket düşüşe geçti ve bir kurban (sorumlu tutulacak kişi) aranmaya başlandı. sonunda yönetim kurulu onun tarafını tuttu ve 30 yaşımda beni işten çıkardılar. yüm yetişkinlik hayatımı üzerine kurduğum şey yoktu artık. bu benim için çok yıkıcı oldu.
    birkaç ay boyunca ne yapacağım konusunda birşeye karar veremedim. artık bir önceki neslin zamanının bittiğinin ve bana geçen şansın sona erdiğini düşünmeye başladım. bu sırada david packard ve bob noyce ile tanıştım. ve onlardan herşeyi bu şekilde mahvettiğim için özür filedim. bu olay herkes tarafından bilinen birşeydi. hatta oturduğum yerden taşınmayı bile düşündüm. fakat birşeyler yavaş yavaş aklıma gelmeye başladı. yaptığım işi hala seviyordum. reddedilmiştim ama hala appleı seviyordum. ve buyüzden tekrar başlamaya karar verdim.
    bunu anlayamamıştım fakat appleda kovulmak başıma gelen en iyi şeydi. başarılı olmanın verdiği ağırlığın yerini yeniden birşeye başlamanın verdiği neşe almıştı. bu hayatımın en yaratıcı dönemimi yaşamamı sağladı.
    5 yıl içerisinde next ve pixar adlı iki şirket kurdum ve şimdi aşim olan muhteşem kadına aşık oldum. pixar dünaynın ilk bilgisayar animasyonu olan toy storyi yaptı. ve şu an dünyanın en başarılı animasyon stüdyosu. diğer ilginç bir olay ise apple nexti satın aldı ve ben yine applea geri döndüm. ve nextte üzerinde çalıştığımız teknoloji appleın yeniden yapılanmasında kalbi gibiydi. ve laurene ve ben birlikte muhteşem bir aile kurduk.
    appledan kovulmasaydım bunların hiçbirinin olmayacağına eminim. tadı berbat olan bir ilacı içmek gibi birşey bu. fakat tahminimce hastanın ona ihtiyacı vardı. bazen hayat kafanıza bir tuğla ile vurabilir.inancınızı kaybetmeyin. beni ayakta tutan devam etmemi sağlayan tek şey yaptığım işi sevmemdi.neyi sevdiğinizi mutlaka bulmak zorundasınız.bu senin işin için doğru olduğu gibi seni sevenler içinde doğrudur. İşiniz hayatınızın büyük bir ksımını dolduruyor ve gerçekten yaptığınız işten tatmin olmak istiyorsanız onun mükemmel bir iş olduğuna inanmalısınız. onu mükemmel yapmanın yoluda yaptığınız işi sevmenizdir. eğer hala yapacağınız şeyi bulamadısanız aramaya devam edin. sakın bırakmayın. ve onu bulduğunuzda tüm kalbinizle o olduğunu anlayacaksınız. ve tüm büyük ilişkilerde olduğu gibi yıllar geçtikçe daha iyi olacak. buyüzden onu bulana kadar sakın durmayın aramaya devam edin..

    Üçüncü hikayem ölüm hakkında

    17 yaşımdayken şöyle bir yazı görmüştüm. eğer hergünü son gününüz gibi yaşarsanız. bir gün mutlaka haklı çıkarsınız bu bende bir etki bıraktı. o zamandan beri 33 yıl geçmesine rağmen hergün aynaya baktığımda kendime şunu soruyorum eğer bugün hayatımın son günü olsaydı. Şimdi yaptığın şeyi mi yapmak isterdin. ve cevabın hayır olduğu karışıklık içinde geçen çoğu günde birşeyleri değiştirmem gerektiğini biliyordum.
    birgün öleceğimi hatırlamak hayatım boyunca bana büyük kararlar almamda yardımcı oldu. Çünkü hemen hemen herşey tüm bekletiler, korku,utanç,başarısızlık- bunlar ölümün karşısında önemsiz kalırlar,sadece neyin gerçekten önemli olduğu kalır. Öleceğini hatırlamak kaybedeceğini düşündüğün şeylerin tuzaklarına yakalanmanı engeller. sen zaten çıplaksın kalbini takip etmemen için bir neden yok.
    yaklaşık 1 yıl once bana kanser teşhisi kondu. sabah 7:30 da bir taramadan geçtim ve hiç kuşkusuz, pankreasımda tümör olduğunu öğrendim. pankreasın ne olduğunu bile bilmiyordum. doktorlar bana tedavisi mümkün olmayan bir kanser türüne yakalandığımı ve 6 aydan daha fazla yaşamayı ümit etmememi söylediler. doktorum bana işlerimi yoluna koymamı ki doktorların dilinde ölüme hazırlanmamı- söyledi. bu çocuklarına 10 yıl boyunca anlatacağın herşeyi birkaç ayda soylemen anlamına geliyordu. bu, ailenin durumu daha kolay anlaması ve atlatması anlamına geliyordu. bu , veda etmek anlamına geiyordu.
    tüm gün boyunca bu teşhisle yaşadım. akşama biyopsim vardı ve boğazımdan aşağıya mideme , ordan da iğne ile pankreasımdaki tümörden doku aldılar. ben sakindim fakat eşim alınan dokunun incelendiğinde doktorların ağlamaya başladığını çünkü ameliyat ile halledilebilecek bir kanser türü olduğunu öğrenmişlerdi. ameliyet oldum ve şu an iyiyim.
    bu ölümle yüzyüze geldiğim en yakın andı. umarım en yakını bu olur. umarım birkaç 10 yılım daha olur. bunu yaşamdığım için bu yaşama felsefesinin doğruluğuna daha çok inanıyorum şimdi.
    kimse ölmek istemez. cennete gideceklerini bilseler bile ölmek istemez kimse. ve ölüm hepimizin ortak kaderi. kimse ondan kaçamadı. ve olacak olan da odur. Çünkü ölüm hayatın tek kişi için icat ettiği birşey gibidir. o, hayatın değişim mekanizmasıdır.yaşlıları temizler ve yenilere yeni yollar açar. Şimdi yeni olan sizlersiniz. birgün bugünden çok da uzun bir süre sonra değil sizde yaşlı olacaksınız ve temizleneceksiniz. dramatik ama olacak olan bu.
    hayatınız sınırlı bu yüzden başkasının hayatını yaşayarak boşa tüketmeyin. birçok insanın düşüncelerinin sonucundan oluşan fikirlere sıkışıp kalmayın. başkalarının düşüncülerinin gürültüleri arasında sizinkilerin kaybolmasına izin vermeyin. ve en önemlisi kalbinizin ve sezgilerinizi takip edebilecek cesarete sahip olun. onlar bir gün bir şekilde ne olmak istediğinize sebep olacaklar. diğer herşey ikinci planda kalacak.
    ben gençken ilginç bir dergi vardı the whole earth catalog. o bizim neslin incili gibiydi. stewart brandon adlı biri tarafından çıkartılmıştı. Şu an buraya uzakta değil menlo parkında ( bu kişi vefat etmiş anladığım kadarıyla) şiirsel dokunuşuyla onu o hayata getirmişti. 1960 ların sonundaydı. o zaman herşey daktilo, kağıt, makasla, poloraid ile yapılmıştı. google ortaya çıkmadan 35 sene once kağıda basılmış hali gibiydi. İdealistti ve keliteli ve yararlı fikirlerle dolup taşıyordu.
    stewart ve onun ekibi birçok sayı çıkardılar. ve 1970 lerin ortasında ben sizin yaşındayken son sayısını çıkardılar. derginin arkasında bir resim vardı. sabahın erken saatlerinde güneşin doğuşu ile bir kasaba yolu. ve altında şu kelimeler yazıyordu. aç kalın, aptal (kastedilen saf) kalın bu onların veda imzasıydı. aç kalın, saf kalın . ben kendim için hep bunu diledim. ve siz şuan mezun oluyorsunuz. ve sizin için bunu diliyorum

    aç kalın, saf kalın

    hepinize teşekkür ederim

    steve jobs

    --- alıntı ---

    (ursaemajorist 22.06.2007 02:10 ~ 22.06.2007 02:15)
  2. modern zamanların ilahlarından. stanford'daki konuşmasında bahsettiği üniversiteyi bırakma konuşmaları sanırım hepimize bir şeyler anlatıyor. hayatını ne kadar cesurca yaşadığını görmek insana cesaret veriyor. apple fikrini buluşu gibi pixar'ın da sahibi oluşu sanırım bize örnek oluşturmalıdır. bilemiyorum.

    stay hungry stay foolish lafının da altına imzamı atabilirim. çünkü çok haklı.
    (iknowthepiecesfit 19.05.2008 01:40)
  3. Dünyanın en yaratıcı, en orijinal adamlarından biri. Hadi Apple'ı kurdun, ama Pixar'ı da mı kurarsın be adam? Apple'ı çok sevmesem de özellikle iphone ve türevlerindeki yaratıcılık gözlerimi kamaştırıyor. Pixar ise tartışmasız en iyi animasyonları yapan firma.

    İşin komiği, bu amca Apple'dan kovulmuştur. Kendi kurduğu şirketten yahu! Nasıl başardı acaba... Ama sonra, Apple batmanın eşiğine gelince tekrar işlerin başına geçmiş, ipod, yeni nesil Macbook'lar ve devamında gelen ürünler ile şirketi yeniden karizmatik günlerine geri döndürmüştür. Geek'liği sanatçı bir ruh ve ticari zekâ ile birleştiren ender insanlardandır kendisi...
    (itaatsiz 19.02.2010 01:16)
  4. pixar ı george lucas tan satın almıştır, kurmamıştır. ve pixar hala pek çok projesinde lucas film ve ilm ile beraber çalışmaktadır.
    (merlin 19.02.2010 09:05)
  5. kot pantalonunun içine soktuğu kazak ile moda anlamında hala 80lerde yaşasa da, 21. yüzyılda nasıl yaşayacağımız üzerinde en çok etkisi olan çağ ötesi insanlardan birisidir.
    (klovis 20.02.2010 01:01)
  6. görevini kariyerinin zirvesi, sağlığının dibini görmüşken bırakan efsane apple ceo'su.
    (gilgalad 27.08.2011 03:36)
  7. Siyah balıkçı yaka bluzunu her an patentliyebileceğini düşündüğüm CEO.
    (hicbifikrimyok 27.08.2011 03:43)
  8. bilgisayardan anlamayan beni apple ile tanıştırmış eşsiz beyindi. bugün öldüğünü öğrendim. özellikle internet alemi bu haberle çalkalanıyor, daha epey de sürer bu.

    ben, aslına bakarsanız hakkında birşeyler yazabilecek en son insanım. bilen bilir, hiç ama hiç anlamam bilgisayardan, kör cahil bir kullanıcı olmuşumdur her zaman. ama bu toprağı bol olasıca sayesinde o DOS saçmalıklarından önce bilgisayara elimi sürmüşlüğüm vardır. hepinizin kullandığı, masaüstündeki icon'lara çift tıklayarak dilediği dosyaya ulaştığı, bir tıkla internete girdiği, gerçek bir çalışma masasının üstten görünüşü her nasılsa, bilgisayarda da öyle olan bir sistemdi işte apple'ın macintosh'larındaki. arkadaşlarımın pc'lerini kullanabilmek için zilyon şey yazması hep garibime giderdi. ve ne yazık ki kullandığım o mac'ler işyerinin bilgisayarlarıydı. onları kucaklayasım gelirdi. çok pahalıydılar, ulaşılmazlardı. seneler sonra bir mac'im olduğunda onun her gün tozunu aldığımı hatırlıyorum. çünkü apple'ın bu bilgisayarları asıl olarak grafik tasarımcılar içindi, benim gibi sadece yazan biri için "lüks"tü. yine seneler sonra pc'lerin tıpkı mac'lere benzediğini gördüğümde ancak bir pc ile uzaktan flört edebilme cesaretim olmuştu.

    jobs'ın, benim kısa bilgisayar cahili tarihimde bile bunca önemli bir yeri varsa, başkaları için kimbilir neler neler ifade ediyordu... toprağı bol olsun...
    (hazeyame 06.10.2011 20:20)
  9. 5 ekim 2011'de hayatını kaybetmiş olan dahi insan.
    işte onun dünyasını özetleyen bir alıntı ---

    1983 yılında Jobs, John Scully'i (o zaman Pepsi-Cola'nın CEO'su) ayartarak ve "Ömrünün sonuna kadar sadece şekerli su mu satmak istiyorsun yoksa dünyayı mı değiştirmek istiyorsun ?" şeklinde meydan okuyarak Apple'ın yeni CEO'su haline getirdi.

    --- alıntı ---

    (notdra 06.10.2011 22:33)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.